23 Temmuz 2018 Pazartesi

sevgili kiraz ağacım.








Sevgili kiraz ağacım,



Melisa çayım yanımda, sen karşımda, yıldızlı bir gökse tam üstümde. Acemi ve çaresizce oturuyorum balkonda. Yıldızlardan başka her şeyi düşünüyorum. Oysa hepimiz biliriz ki yıldızların altındayken yalnızca yıldızları düşünmek gerekir. Hayır, aslında hepimiz bilmiyoruz değil mi? Sen, ben bir de Barış Bıçakçı işte. Bu kadarız. Üç kişi. Üçümüz de acemi. Üçümüz de çaresiziz belki de. Gerçi yanıma yoldaş arıyorum belki de ben. Çünkü senin kirazların da çiçeklerin de acemi olamayacağın güzel o ise çaresiz olamayacak kadar güzel yazıyor.

Ben yine ortada kaldım. Ben ne yapıyorum? Ne yapıyorum ben şu güzelim yaz gecelerini düşüncelerimle kirletmekten, hüzne boyamaktan; dert yanmam bu sefer deyip her seferinde dert yanmaktan başka? Ben söyleyeyim hiçbir şey.

Oysa insana o kadar az denk gelir ki senin gibi bir kiraz ağacı ile rastlaşmak. Ay ışığında parıldayan yaprakların ve Güneşle parlayan kirazların var.

Şehrin en güzel kirazları.
Kimi ekşi bulur yemez; oysa ben şahidim çabana. Öyle olsunlar istemezdin sen… Elinden gelse ballar koymak isterdin içine ama hay aksi. Kirazların ekşi; ekşi kirazları da yiyebilecek diller, damaklar arıyorlar. Bulamazlarsa da sorun yok. Kuşlar yer, börtü böcek yer; yere dökülür toprağa can olur.

Canım kiraz ağacı, yine ne anlatıyorum. Güya burada sitem etmeyecektim. Dert yanmayacaktım sana. Hayat nasıl gelişi güzelse nasıl hayatsa öyle yazacaktım ben de sana. Ama işte görüyorsun. Olmuyor. İçim mi uluk, kokuşmuş acaba benim diye düşünüyorum bazen? Ya da çok mu önemsiyorum kendimi?

En sevdiğim oyun hala saklambaç.
 Kim sobeleyecek beni kiraz ağacım? Akşam ezanı okundu herkes dağıldı, evine döndü. Şair o soruyu sordu tabi: “Neden eve dönmekten ibarettir hayat?”

Kiraz ağacım; seni tebrik ederim. Bombozkırın ortasında çiçek açmak kolay iş değil. Hem de hiç değil. Gelsinler görsünler bu kahverenginin bu tozun dumanın içinde nasıl da açtın apak ve nasıl da yetişkin kan kırmızı. Ben bilirim. Bana sorsunlar.


Ben bilirim bozkırda yetişmez hiç iyi bir şey. Sevgi de yetişmez; merhamet de. İyi adına aklına ne geliyorsa kurur burada. Kurumadı diyelim bir kuraklık gelir; alır insan boyunun ölçüsünü. Aşık mı oldu? Terk edileceksin. Kinyas mısın? Kardeşin ölecek. Kitabını alacak üniformalılar. Elinde yalnızca bir öykü kalacak. Birilerini mi seviyorsun, arkadaşların mı var? Bozkırın rüzgarı alıp uçuracak hepsini. Acemi ve çaresiz hissedeceksin yıldızların altında. Bir kiraz ağacı değilsen eğer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iki kabus.

bir. elli yaşındayım. otuzlarımın başında, sırf  yalnız kalmamak için makul bulduğum bir adamla evlenmişim. adam kel ve göbekli ama benim se...