24 Mayıs 2018 Perşembe








-Manastırlı Hilmi Bey kim? Hayali arkadaşın mı?

-Hiç kimse, hakaret konusunda daha yaratıcı olmanı beklerdim. Burada dişlerini sıkıp bu hataya bir karanfil veremem diye düşünüyor. Ve arkadaşının önündeki kibrite uzanıyor.

-Hakaret etmiyordum Edip, son zamanlarda çok uzaklaştın benden, bizden… Takılıyordum, belki de bunun hırsını alıyordum senden. Söylesene o şiiri bana belki de bu garip aşk çemberine yazdın değil mi?

-Her şey seninle ilintili olacak değil mi illa? Omuzlarını silkip sigarasından derin bir nefes çekiyor, bir yerlere bir karanfil düşüyor gökyüzünden ama orası Çiçek Pasajı değil, belli.

-Salondaki büyük saati sattığını söylemişsin, öyle olunca merak ettim. Hem…

-Hem ne Turgut? Hem ne? Şiirin bu Dünya’yı teğet bile geçmediğini sen benden daha iyi bilirsin. Yok kimseyle ilgisi falan. Böyle hesap sormalardan da ben hoşlanmıyorum. Bir nefes daha… Edip gökyüzünden düşen bir karanfil olmak istiyor; elinin, sigaranın ve camın durumu bunu gösteriyor.

-Haklısın fazla üstüne geldim, kusuruma bakma. Hem bak ne diyeceğim bu Ölmeme Günü’ne mutlaka gel. Bir şeyler yazdım; belki okurum.

-Puslu ve gri gökyüzüne bakıyor. Yok, bugün karanfil yağmayacak belli. Belki de yarını beklemeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iki kabus.

bir. elli yaşındayım. otuzlarımın başında, sırf  yalnız kalmamak için makul bulduğum bir adamla evlenmişim. adam kel ve göbekli ama benim se...