Ben hiç kimseyi acılarımdan çok sevmedim. Herkes gider
acılarım kalır sandım kiraz ağacı. Madem yalnızca acılarım kalacak en başından
onları savunmak daha doğru gibi geldi.
Aylar önce “Beni bu hale getiren kimseye de kızmıyorum;
olaylara da kızgın değilim.” diyen arkadaşıma aptal demiştim ben. “Senin hiç mi
kendine saygın yok, insan duygularını yok sayar mı? Aptalsın sen, aptal.”
Şimdi.
Şimdi istediğim oldu. Ama şeklini aldığım kabı da sevmiyorum.
Acılarımla beraber huzursuzluğumu da mı sahiplendim acaba? Kurtulamıyorum
ondan. Her yeni bir şey söyleme
özleminde onu da yanımda sürüklüyorum.
Huzursuzluk aynılık getiriyor. Her şey aynı, her kelime aynı
ve yapış yapış. Yeni bir şey söylemek mümkün değil benim için. Aynı aptalca
şeyler dönüp duruyor kafamda.
Şunu demek istiyorum kiraz ağacı; ben hiçbir
zaman tecrübelerime güvenmedim… Tecrübe kazanmak istemedim belki de; yalnızca
ve yalnızca düşünmeden yaşamak istedim. Bu yüzden ardına dönüp o masum gülüşü yüzlerine yerleştiren şükreden insanlardan olamıyorum. Ne kadar çabalarsam çabalayayım olamıyor bu. Olmasın da zaten.
Tecrübe, insanı yeni hatalardan korur mu?
Ben buna inanmıyorum. Çünkü insan acizdir; o elmayı yemek Dünya'yı seçmek değildir yalnızca. Hata yapmayı, tecrübeleri yok saymayı ve düşünmeden yaşamayı seçmektir. Ben tastamam bir insanım kiraz ağacı. Benim tecrübeye ihtiyacım yok; acılarımı ise en büyük hazinem yapacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder