9 Mayıs 2018 Çarşamba

teşekkür.








Teşekkür ederken durmak gerekir. Bu, benim yeni öğrendiğim bir şey. Ve nasıl olduysa burnumuzu asla gördüğümüz fark edemememiz gibi sana belki de tüm bu yolculuk boyunca hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Gerek görmemekten değil, gerçekten. 

Ben durmayı yeni öğrendim.

***


Bir şeyler başlar ve biterken; insanlar gelir, misafir olur ve defolup giderlerken; insanlara misafirliğe gidip yatıya kalmadan dönerken; yeniler eskir, eskiler müzelere ya da çöplüklere uğurlanırken;  vücutlarımız eskir, ruhlarımız aynı kalırken 
-çünkü buna mecburuz, çünkü söz verdik-,
sinema biletlerini biriktirirken seninle; bir sahil kenarında sessizce otururken ve içimden hangi yıldızı kendine seçtiğini düşünürken; eski ve kalabalık bir fotoğrafta birbiriyle ilintili sadece ikimiz kalmışken; dünya görüşlerimiz birbirimizden habersiz olarak aynı yönde ilerlerken; tutulduğun ve tüm yaz dinlediğin şarkıyı tüm kış boyu tutulup dinlerken; zorluklarla gidilen bir yolun dönüşü olmayı kabul etmezken; bambaşka şehirleri ev yapmaya çalışırken
  -çünkü buna mecburdum- 
başka şehirleri ev yapmaktan son anda vazgeçerken; görüşülmeyen onca yıldan sonra binlerce şey planlayıp sonrasında kilometrelerce yürürken; kendimi senin yanında konuşmak zorunda hissetmezken; tüm pırasa haklarıma çökmüşken; ilk tanışmamızda yaptığım gafı asla önemsemiyorken; yapılan şeylerin o an en deriniyle tadına varıp sonrasında da bütünüyle unutuyorken; mutsuz ve huysuz olmam beni haklı yapmıyorken;


Kırmış Kalbini'lerde, Karma Police'lerde, Rotza Prahim'lerde, Friends'lerde, Breaking Bad'lerde, Bozcaadalar'da, İspanya'larda, Ankara'larda, Orta Dünya'larda, Gotham'larda, eski sokaklarda, yeni sokaklarda, uyun(a)mayan gecelerin sabahlarında, kusulan ve uyunmak istenen gecelerde, köpek öldürenlerde, tadı yıldızlara benzeyen şampanyalarda, otobüs biletlerinde -ben zaten uyuyorum sen pencere kenarına geç- cenazelerde, mezuniyetlerde, sayamayacağım kadar çok anın içinde

ve en önemlisi;

benim için ne denli önemli olduğunu derinden ve içten bilip -bu yazıyı okuyacak olsan biraz kızardıktan ve göz pınarlarına iki damla yaş yerleştirdikten sonra sonra "ya ne diyorsun yine? abart biraz daha..." diyeceğin için- ve oysa beni yargılamadan seven en ender insan olduğunu asla bilmeden, sen olmayan neredeyse herkes bir şekilde beni dikenleriyle kanatır, yaralar ve üzerken;

sen tüm tek başınalığın, sessiz huzurun ve kendin oluşunla oradaydın. 

Orası neresi bilmiyorum.

Bu saatten sonra çok da umurumda değil.

Çünkü her yerden teşekkür edebilirim sana. Her yerden. -ki bu da yeni öğrendiğim bir şey.-


Teşekkür ederim. 

Olmasaydın,
olurduk ama bu şekilde olmazdık; ben bu şekilde olmamızı çok seviyorum.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iki kabus.

bir. elli yaşındayım. otuzlarımın başında, sırf  yalnız kalmamak için makul bulduğum bir adamla evlenmişim. adam kel ve göbekli ama benim se...